24 Eylül 2012 Pazartesi


MELANKOLİK ÖZNE: ZEBERCET
Anayurt Oteli iletişimsizliğin, kıstırılmışlığın, yalnızlığın romanı olduğu kadar Zebercet'in süregelen sevilme ihtiyacının arayışı ve Zebercet'in melankolik kişiliği üzerinden de okunabilir. Melankolik öznenin bir özelliği olan kayıp olgusu Zebercet'in kişiliğinde ve hayatında da ortaya çıkar. Kitapta kaybedilen nesne olarak göze çarpan ilk şey "gecikmeli Ankara treniyle gelen kadın" (g.A.t.g.k) gibi algılanabilirse de daha yakından baktığımızda bu kadının hem kaybedilen hem de kaybedilenin yerine konmaya çalışılan nesne olduğunu görürüz. Dolayısıyla, Zebercet'in melankolisinin nedeni sadece bu kadının kaybı değil, fakat asıl kaybettiği şeyin herhangi bir sevgi nesnesi olduğudur; çünkü Zebercet'in melankolisini yaratan en önemli durum onun sevgi nesnesi arayışı ve bir türlü bulamayışıdır. g.A.t.g.k ise onun bu arayışındaki son nokta halini alır ve gelmeyişiyle melankolinin de giderilememesine, daha da belirgin hale gelmesine neden olur.
Zebercet'in melankolisine neden olan kaybı Freud'un "Yas ve Melankoli" adlı makalesinde öne sürdüğü anlamda "kayıp" ile ilişkilendirmek mümkündür. Freud bu makalesinde yas ile melankolinin ayrı olgular olduğunu söyler ve melankolinin yapısını açıklamaya çalışır. Ona göre melankolide bir kayıp vardır; ama hasta neyi kaybettiğinin bilince değildir, bir başka deyişle sevilen nesne yitirilmiştir, fakat onda neyin yitirildiği belli değildir (Freud 3). Zebercet'in durumunda ise kaybedilen nesnenin kendisi de belirsizdir, sevilen tikel bir nesne kaybı g.A.t.g.k'a kadar söz konusu değilken, asıl kaybedilen sevgi nesnesi olgusunun kendisidir. Yani; Zebercet tüm arayışlarına rağmen kendisine bir sevgi nesnesi bulamaz dolayısıyla kendisi de hiçbir zaman sevginin öznesi olamaz. Freud'un bahsettiği kaybın ne olduğunun bilinemediği vakalar onun durumu için daha uygun olur. Zebercet de aslında neyi kaybettiğinin bilincinde değildir. Zebercet'in sevgi nesnesi arayışı kitap boyunca süregelir. Ortalıkçı kadınla, anlattığı fahişelerle, yolda karşılaştığı genç erkekle kurmaya çalıştığı ilişkiler onun bu arayışından izler taşır. Ortalıkçı kadınla bir nevi zorla kurduğu, hiçbir şekilde tepki alamadığı cinsel ilişkilerin aslında farklı olmasını ister. Tesadüfen tanıştığı bir genç erkeğin peşinden gitmesi, onla zaman geçirmesi de bu arayışın parçası olup, çocuğu otele çağıramamasıyla bir sonuca ulaşmaz. Aynı şekilde geçmiş yaşamında da beraber olduğu fahişelerle kurduğu ilişkilerde de bu eksikliği giderememiştir. Zebercet'in sevgi nesnesi eksikliğini doldurmaya çabalaması her seferinde başarısız olur.
Dolayısıyla Zebercet aslında kendisine sevilecek bir nesne arar, bu yoksunluğu kendisinin de farkında olmadığı, onun ağzından hiçbir zaman dile getirilmeyen, sadece davranışlarından anlayabildiğimiz bir kayıp haline gelir. Böylelikle, melankolik kişiliğin kaynağı olan bu kayıp onun hayatının tüm evrelerini etkiler, davranışlarına yansır, kurduğu ya da kurmaya çalıştığı, kaçındığı ilişkileri etkiler. Bu yoksunluğun asıl doruk noktasına ulaşması g.A.t.g.k'nın varlığı ile olur ve geri dönmemesi ile de Zebercet'in melankolisinin belirgin bir öğesi olarak karşımıza çıkar.Gecikmeli Ankara treniyle gelen kadın Zebercet'in aslında hiç sahip olamadığı, onun kişiliğine dair hiçbir şey bilmediği bir figür olarak karşımıza çıkar. Fakat bütün bu bilinmeyenlere rağmen Zebercet ona takıntılı bir halde bağlanır ve geri dönüşünü bekler. Zebercet'in sevgi nesnesi eksikliği durumu en güçlü şekilde bu kadın ile giderilmeye çalışılır. Yani, bu kadın Zebercet'in melankolisini giderecek bir nesne konumundadır. Freud'un makalesinde belirttiği "libido yatırımı" bu bağlamda ele alınırsa Zebercet'in melankolisinin asıl sebebi böyle bir yatırımın tam anlamıyla gerçekleşememesidir.
Zebercet'in sadece bir gün gördüğü, ama takıntılı bir şekilde tutkuyla bağlandığı bu kadının varlığı -daha doğrusu yokluğu- Zebercet'in her anına sinmiştir. Onun geleceğini düşündüğü günü bekleyişi, o güne hazırlanışı, kadının odasını kimseye vermemesi kadının önemini vurgulayan detaylardır. Zebercet sürekli kadının hayalini kurar ve takıntılı bir halde sürekli onun geldiği gün söyleyeceği sözleri düşünür. Zebercet bu kadına bağlanmış, onu sevilen nesne haline getirmiş, fakat bekleyişinin kadının gelmeyişi ile sonuçlanması ilişkisini zedelemiştir. Böylelikle, Zebercet için bir sevgi nesnesi halini alan ve söz verdiği tarihte geri gelmemesi ile g.A.t.g.k'a yatırılan libidonun yine Freud'un terimiyle geri çekilmeme durumu oluşmuştur. Zebercet'in melankolisi de bu libidonun başka bir nesneye yatırılamaması olarak ortaya çıkmıştır. Zebercet aslında terk edilen nesneye yaptığı libido yatırımını bir anlamda ortalıkçı kadın ve dışarıda tanıştığı genç bir erkekle gidermeye çalışmış ama başaramamıştır ve libido yeni bir nesne bulamamıştır. Böylelikle egonun içine çekilen libidonun kaybedilenle özdeşleşimi sonucu ego yitimi olur (Freud 3). Buna bağlı olarak g.A.t.g.k ile kurduğu ilişkide de hem sevgi hem de öfke barındırır. Kadının geleceği günün umuduyla bekleyen Zebercet için, kadının gelmemesi onun tüm umutlarını tüketir ve kadına aynı zamanda öfke de duymaya başlar. Bu öfke de melankolik öznenin ayrılmaz bir parçasıdır (4). Zebercet'in sevgi nesnesi artık "Canı cehenneme" (Atılgan 60) denilen bir öfkenin nesnesi de olmuştur. Öte yandan Zebercet kadının odasını adeta bir mabede çevirir ve odayı kadının bıraktığı haliyle korumaya çabalar, eşyaların yerlerini dahi değiştirmez. Böylelikle bir bakıma ikili bir tavır söz konusudur. Freud bu durumu narsistik temellerle açıklar: "Nesne ile yapılan narsistik özdeşim, erotik boşalımın yerine alır, dolayısı ile sevilen kişi ile çatışma yaşanmasına karşın sevgi ilişkisinden vazgeçilmesi gerekmez" (Freud 3).
Zebercet'in hem bir sevgi nesnesi arayışı, hem de bunun son hali olan g.A.t.g.k'ı bekleyişi ve onun gelmeyişiyle oluşan kaybı, onun melankolik kişiliğini oluşturmuş, Freud'un terimleriyle libido başka bir nesneye de yöneltilememiş ve böylelikle ego yitimi olmuştur. Öyle ki bir bakıma bu kayıp Zebercet'i intihara kadar sürüklemiştir. Böylelikle, Zebercet'in melankolisi Anayurt Oteli'nin her sayfasında kendini hissettirmiştir.
KAYNAKÇA
Atılgan, Yusuf. Anayurt Oteli. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2010.
Sigmund, Freud. "Yas ve Melankoli". çev. R.Uslu ve O.E. Berksun. 8 Haziran 2011. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/21/64/608.pdf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder